KUR'ÂN OKUMAK, bir kitabın sayfalarını çevirip dudaklarımızı hareket ettirmek kadar basit bir iş gibi gelir bize. Gerçi işin mekanik tarafı da bu kadar basit görünmesine rağmen bir seri harikulâdelikleri ardında saklar. Fakat meselenin mânâ yönü, dudaklarımızı uçuklatmaya yetecek kadar heybetli ve hayretli bir hadisedir. Çünkü okuduğumuz şey, doğrudan doğruya Âlemlerin Rabbinden gelen bir hitaptır. Bu hitabın karışsında bir muhatap olarak yer almaktan daha büyük ve heyecan verici hangi hadise vardır?
Ama 'Âlemlerin Rabbi' sözünü de çoğu zaman fazla üzerinde durmadan telâffuz ediveririz. Nihayet bu telâffuz da bir iki dudak kıpırdatması kadar 'basit' bir işten ibarettir. Oysa 'âlemler' dediğimiz zaman, zerrelerin kimbilir kaç kademe altındaki seviyelerde her saniye milyarlarca nesli gelip geçen parçacıklardan milyarlarca ışık yılı uzaklıklardaki galaksilere, görünen dünyalardan âhiret yurduna, yerin derinliklerinden gökler ve yer genişliğindeki Cennet bahçelerine, kabir âleminden ruhlar ve melekler âlemlerine kadar bildiğimiz veya bilemediğimiz, hattâ hayal bile edemediğimiz nice varlık âlemlerinden söz etmiş oluruz. Sözünü ettiğimiz şeyin büyüklüğüne bir ölçü teşkil etmek üzere, gözümüzün önündeki maddî âlemden bir 'nokta' üzerinde dikkatlerimizi yoğunlaştıralım.
Bu nokta, semâmızda dolunay çapının onda biri kadar bir yer kaplamaktadır. Normal olarak buraya baktığımızda, Samanyolu galaksisi içindeki birkaç yıldızdan başka birşey görmeyiz. Hubble Uzay Teleskopu ise, atmosferin dışında, her türlü kirlilik ve parazitten uzakta, ideal şartlar altında bu noktaya odaklandığı zaman çok farklı şeyler görmüş ve bu gördüklerini Dünyaya göndermiştir. Ancak, bu sayfalarda gördüğünüz fotoğrafı çekmek Hubble için de hiç kolay olmamıştır. 24 Eylül 2003 tarihinde başlayıp 16 Ocak 2004'e kadar dört ay süren bir çalışma sırasında Hubble Dünya etrafında 400 tur atmış, bu noktanın 800 resmini çekmiş; sonunda, net olarak geceli gündüzlü 11 günden fazla zaman alan bir pozlandırma bu resmi ortaya çıkarmıştır.
Bu resimde on bin kadar galaksi sayılabilmektedir—uzayın tek bir noktasında on bin galaksi! Bu galaksilerden herbirinin yüz milyarlarca yıldız barındırdığını da unutmayalım. Aralarındaki uzaklıklar ise milyonlarca, hattâ milyarlarca ışık yılı seviyesindedir ki, bu rakamlar, saniyede 300 bin kilometre hızla yol alan ışığın bu kadar zamanda kat edebildiği mesafeleri ifade etmektedir.
İşte, görebildiğimiz âlemlerden bir noktanın arkasında saklı olan şeyi, Hubble Uzay Teleskopunun gönderdiği bu fotoğraf bize gösteriyor. 'Âlemler' deyince akla neyin geleceği ise, artık hayalgücünüze kalmıştır. Fakat bizi asıl ilgilendiren şey bu âlemlerin büyüklüğü değil, Âlemlerin Rabbinin sonsuz büyüklüğüdür.
Hiç değilse bu resim bize, nasıl bir sonsuzluk ve idraklere sığmayacak bir büyüklük karşısında bulunduğumuzu hatırlatıyor!
Ve, o sonsuz büyüklüğün sahibinden bize gelen bir hitabı nasıl bir edep ve ürperti içinde dinlememiz gerektiğini gösteriyor:
Tabii, görecek gözü olanlara!
Ama 'Âlemlerin Rabbi' sözünü de çoğu zaman fazla üzerinde durmadan telâffuz ediveririz. Nihayet bu telâffuz da bir iki dudak kıpırdatması kadar 'basit' bir işten ibarettir. Oysa 'âlemler' dediğimiz zaman, zerrelerin kimbilir kaç kademe altındaki seviyelerde her saniye milyarlarca nesli gelip geçen parçacıklardan milyarlarca ışık yılı uzaklıklardaki galaksilere, görünen dünyalardan âhiret yurduna, yerin derinliklerinden gökler ve yer genişliğindeki Cennet bahçelerine, kabir âleminden ruhlar ve melekler âlemlerine kadar bildiğimiz veya bilemediğimiz, hattâ hayal bile edemediğimiz nice varlık âlemlerinden söz etmiş oluruz. Sözünü ettiğimiz şeyin büyüklüğüne bir ölçü teşkil etmek üzere, gözümüzün önündeki maddî âlemden bir 'nokta' üzerinde dikkatlerimizi yoğunlaştıralım.
Bu nokta, semâmızda dolunay çapının onda biri kadar bir yer kaplamaktadır. Normal olarak buraya baktığımızda, Samanyolu galaksisi içindeki birkaç yıldızdan başka birşey görmeyiz. Hubble Uzay Teleskopu ise, atmosferin dışında, her türlü kirlilik ve parazitten uzakta, ideal şartlar altında bu noktaya odaklandığı zaman çok farklı şeyler görmüş ve bu gördüklerini Dünyaya göndermiştir. Ancak, bu sayfalarda gördüğünüz fotoğrafı çekmek Hubble için de hiç kolay olmamıştır. 24 Eylül 2003 tarihinde başlayıp 16 Ocak 2004'e kadar dört ay süren bir çalışma sırasında Hubble Dünya etrafında 400 tur atmış, bu noktanın 800 resmini çekmiş; sonunda, net olarak geceli gündüzlü 11 günden fazla zaman alan bir pozlandırma bu resmi ortaya çıkarmıştır.
Bu resimde on bin kadar galaksi sayılabilmektedir—uzayın tek bir noktasında on bin galaksi! Bu galaksilerden herbirinin yüz milyarlarca yıldız barındırdığını da unutmayalım. Aralarındaki uzaklıklar ise milyonlarca, hattâ milyarlarca ışık yılı seviyesindedir ki, bu rakamlar, saniyede 300 bin kilometre hızla yol alan ışığın bu kadar zamanda kat edebildiği mesafeleri ifade etmektedir.
İşte, görebildiğimiz âlemlerden bir noktanın arkasında saklı olan şeyi, Hubble Uzay Teleskopunun gönderdiği bu fotoğraf bize gösteriyor. 'Âlemler' deyince akla neyin geleceği ise, artık hayalgücünüze kalmıştır. Fakat bizi asıl ilgilendiren şey bu âlemlerin büyüklüğü değil, Âlemlerin Rabbinin sonsuz büyüklüğüdür.
Hiç değilse bu resim bize, nasıl bir sonsuzluk ve idraklere sığmayacak bir büyüklük karşısında bulunduğumuzu hatırlatıyor!
Ve, o sonsuz büyüklüğün sahibinden bize gelen bir hitabı nasıl bir edep ve ürperti içinde dinlememiz gerektiğini gösteriyor:
Tabii, görecek gözü olanlara!